Geçtiğimiz haftalarda kıştan planladığımız bir seyahat çerçevesinde ailece Yunan Adaları turuna katıldık. Hani şu Ayvalık’a da komşu olan, uzansanız dokunabileceğimiz adaları dolaştık. Bunlardan ilki Ege’nin Pompei’si denen Santorini Adası. Hani şu bir dağın yamacında bembeyaz evleri ve masmavi kilise çatıları olan masal dünyası ada. Kiklad Ailesi’nin gösterişli kızı Santorini, kireçle boyanmış mavi çatılı evleri, begonvilleri, günbatımları ve mutfağıyla bir turizm sembolü olarak en zor beğenen gezginleri bile kendine hayran bırakmakta haklıdır. Çünkü ortalama her yıl 1 milyon turisti ağırlayan 75 kilometrekarelik bu küçük ada; gece hayatı, yemekleri ve zarafetiyle tüm dünyada adından söz ettirmeyi başarıyor.
Adanın en büyük yerleşimi Fira (Thira), bir falez boyunca yerleşen mavi beyaz evleri, kiliseleri, dükkânları ve sessiz dar sokaklarıyla tam bir masal diyarını andırıyor. Düz çatılı kübik taş yapıların arasından süzülen sokaklar, kapı aralıklarından görünen limon ağaçları, erguvanlar ve çinili avlular baş döndürücü güzellikte sizleri bekliyor. Ancak Skala Limanı’ndan adanın başkenti sayılabilecek Fira merkezine ulaşmak için yani 575 metre yükseklikteki yerleşim yerine ulaşmak için neredeyse 600 basamaklı bir merdiveni çıkmanız gerekiyor. Veya adanın yerleşim bölgesine çıkmanız için 4 seçeneğiniz var. Birincisi nefesinize güveniyorsanız bu 600 basamağı yürümek, ikinci seçenek; nostalji ve farklılık yaşamak istiyorsanız eşeklerle yukarıya çıkmak (bu gelenek halen adada sürdürülüyor ve sürdürülebilmesi için Kalkınma Kooperatifine her yıl teleferik bütçesinden para aktarılıyor).Üçüncü seçenek teleferikle ada yerleşim merkezine ulaşmak. Son seçenek ise; tur otobüsleriyle bir tarafı uçurum olan daracık yoldan ada merkezine ulaşmak.
Elbette adaya gelince değişmez bir Yunan klasiği olarak önce tavernalarda meze ve deniz mahsulleriyle karınlar doyuruluyor, sonraki seçenek ise eğlencenin doruğuna ulaşmak. Bunun için adada gece hayatı için tercih edilen yer Fira. Fira’da eğlence gece yarısından sonra iyice hızlanıyor ve sabahın ilk saatlerine kadar devam ediyor. Adada ençok tercih edilen ikinci yer ise; Oia köyü’dür. Oia köyü Fira’daki tatil anlayışının tam aksine, adanın kendine özgü dokusu ve tatlarıyla sakin bir akşam geçirmek isteyenler için bulunmaz bir ortam sağlıyor. Burada tepeden deniz kıyısına doğru alçalarak sıralanmış beyaz evlerin taraçalarından ve manzarada birbirinden aşağı kalmayan butik otellerin şık teraslarından yüzlerce insan aynı anda sanki bir ayin yapar gibi günbatımını izliyor. “Dünyanın en güzel günbatımı burada izlenir” diyenlere katılmamak imkânsız.
Santorini’nin de içinde yer aldığı Kiklad Adaları adını, Yunancada çember anlamına gelen “cyclos” kelimesinden alıyor. Delos Adası etrafında dairesel olarak dizilen bu 12 ada, İÖ 3000 ile 1000 yılları arasında yaşayan Kiklad Uygarlığı’nın estetikle yoğrulmuş kültürel mirasını taşıyor. Ama asıl, İÖ 1450 yılında patlayan volkan, adaya bugünkü hilal şeklini veriyor ve o sırada da burada yaşayan Minos Uygarlığı’nı tarihe gömüyor. Dünyanın en büyük volkanik patlamalarından biri olan bu felaketin ardından meydana gelen oluşuma “kaldera” deniyor. Kaldera’nın ortasında oluşan adalar ise; “Palea Kameni” ve “Nea Kameni” adıyla anılıyor. Volkanın bulunduğu Nea Kameni’ye tırmanmak hiç kolay olmasa da lavlardan oluşan kayaları ve efsanevi Atlantis Uygarlığı’nı aklınıza sokan o mavi beyaz silueti ile herkesi kendine hayran bırakıyor. Santorini, meşhur ışığı, rengarenk kayalıkları ve resmedilesi gün batımı ile şairler ve ressamlarca ölümsüzleştirilmiş bir adadır. Adeta kayalıklara tutunmuş beyaz badanalı evlere karşı siyah toprak veya vahşi volkanik heykeller zamanı anlamsız kılmaktadır. Ada’da günübirlik yapabileceğiniz aktivitelerin başında; Küçük Palia Kameni adasında, volkanik kaplıcaların şekillendirdiği termal sulara dalmak olabilir. Her yıl binlerce kişinin yaptığı Oia’dan gün batımını deneyimlemek bir başka seçenektir. Kıpkırmızı güneş Ege Denizi’ne gömüldüğünde, bu gün batımı sonsuza dek anılarınız arasında kalacaktır. Volkanik adada genç aşıklar için kiliselerin avlularında, oteller ve restoranların çatılarında her yıl gerçek yaşamda peri masalını andıracak evlilik ortamları sunulmaktadır. Finikia’nın şarapları ise; bu güzel ortama mutlaka şahitlik etmektedir. Bu güzel ortam için 3.200 yıllık volkanik şaraphane olan ünlü Vinsanto’yu denemekte fayda vardır. Bir diğer önemli aktivite ise; volkanik sularda tüplü dalış yaparak Santorini’nin gizemli derinliklerini keşfedebilirsiniz.
Bu turda ikinci önemli durak; Mykonos’du. Klasik Yunan mitolojisine göre, Herkül’un acımasız bir savaşta öldürdüğü devler bu adada bulunan Mykonos granitlerinin altında gömülü olduğuna inanılmaktadır. Mikonos ismi de ‘kaya kütlesi’ ya da ‘kayalık’ anlamlarına gelmektedir. Daha sonraki zamanlarda farklı bir inanışa göre ise; adanın ismi Mikonos adlı bir kahramana dayandırılmaktadır. Mikonos, Apollo ve Dionysus soyundan gelen peri Rhoio’nun oğlu Delos Kralı Anios’un oğlu olarak da bilinmektedir. Mykonos, turistik olarak gelişen ilk Yunan adalarından birisidir. Adım atar atmaz mükemmel bir Akdeniz havasının sarıp sarmaladığı Mykonos, en çok ziyaret edilen ve en pahalı Yunan adası olarak biliniyor. 1950’lerden beri adanın turistik gelişimi hızla artmış ve özellikle Avrupalı özgürlüğüne düşkün tekil turistler tarafından tercih edilen bir destinasyon haline gelmiştir. Mikonos’u eşsiz kılan ise Ege’nin dokusuna sahip göz alıcı güzellikteki doğası ve karakteristik geleneksel mimari yapısıdır. Günümüzde Mykonos gece hayatı Avrupa’nın en hareketli gece yaşamlarından biri olarak kabul ediliyor. Tüm Ege Denizi’ndeki en hareketli gece hayatı yaz sezonu boyunca burada yaşanıyor. Adanın asıl müdavimlerini ise dünya jet sosyetesi oluşturuyor. Santorini ne kadar çiftler için uygunsa, Mikonos Adası da bir o kadar bekar seyahat severler için ideal bir noktadır. Mykonos, Temmuz ve Ağustos aylarında inanılmaz bir kalabalığa ulaşıyor. Bu aylarda ortalama kışlık nüfusu 10 bin olan ada nüfusu 100 binin üzerine çıkmaktadır.
Yukarıda ifade etmeye çalıştığım bu iki ada Ege Denizi’nde ve Ayvalık’a yakın bir noktadır. Bu iki adaya ulaşım; havayolu ve denizyolu ile (özellikle kruvaziyer gemilerle) yapılmaktadır. Bu adalar için; sadece 8 aylık bir yoğunlaşmadan özellikle de Haziran-Temmuz ve Ağustos aylarındaki nüfus yoğunlaşmasından söz etmek mümkündür. Her bir adanın ortalama yerleşik nüfusu 10-12 bin civarındadır. Bu adalara yaz turizminin yüksek olduğu aylarda hergün ortalama 5-6 gemi yanaşmakta ve toplam nüfuslarından daha fazla günübirlik ziyaretçi ağırlamaktadırlar. Çünkü kruvaziyer gemilerin her birinden ortalama 2-3 bin kişi günübirlik ziyaret için 7-8 saatliğine bu adalara çıkmaktadır. Bu adalara bir o kadar da turist havayoluyla gelmektedir. Çünkü her iki adada uluslararası hava trafiğine açık havaalanı vardır. Santorini’de Temmuz veya Ağustos aylarında oda fiyatı 800-900 hatta 1000 Euro’ya kadar çıkmaktadır. Bir restoranda kişi başı ortalama 50 Euro’ya karnınızı anca doyurabilirsiniz. Kahve 3.5, pet su 1, 2 top dondurma ise 7 Euro’dur. Günlük sirkülasyonun adada yaşayan nüfusu kadar olan bu ziyaretçilerin her birisinin ortalama 80-100 Euro harcadığını düşündüğümüzde ada ekonomisine bırakılan paranın hesabını yapabiliriz. Mykonos’da kruvaziyer gemiler limana yanaşabilirken Santorini’de deniz sığ olduğu için gemiler açığa demirlemekte, yolcular küçük transfer botlarla (tender boats) karaya çıkartılmaktadır. Bu işlem yani gemilerden küçük botlarla 5-6 saat için karaya çıkış, tekrar akşam gemiye dönüşte tekrarlanmaktadır. Santorini’de karaya ayak bastığınızda 575 metre yükseklikteki ada yerleşim merkezine ulaşım da oldukça zor ve zahmetlidir. Ancak, bu geliş ve gidiş transferler zor da olsa ziyaretçiler karınca sürüsü gibi adaya çıkmakta veya adadan inmektedirler. Bir diğer deyişle markaya ve marka imajı çok yüksek olan bir yeri görmeye koşmaktadırlar.
Bu iki adanın Ege Denizi’nde kruvaziyer yolcu taşımacılığı yapan uluslararası şirketlerin rotalarında olduğu unutulmamalıdır. Yine bildiğimiz bir gerçeği sizinle burada paylaşmakta fayda vardır. Bu ziyaretçilerin çoğu zengin, emekli ve 3.yaş grubuna ait kişilerden oluşmaktadır. Tam da bu noktada bu gemileri ve ziyaretçileri Ayvalık’a nasıl getirebiliriz sorusunu sorabiliriz. Bunun için yapılması gereken 4 ev ödevi önümüzde durmaktadır. Bunlardan birincisi; bu şirketlerin tur güzergahına Ayvalık’ı görülmesi gereken bir destinasyon olarak sokmayı başarmamızdır. Bunun anahtarı öncelikle güvenli bir ülke imajına ülkemizin tekrar girmesidir. İkinci ev ödevimiz; Ayvalık’la ilgili bir cazibe alanı, ürünü veya eseri ortaya koyabilmektir. Yani marka yaratmak veya varolan marka imajını güçlendirmektir. Ayvalık’ın marka ürünü bana göre eskişehir (old city-old town) bölgesidir. Yani hikayesi olan, yaşanmışlığı olan bir ürün olmasıdır. Bu konuya hemen hemen her yazımda değiniyorum. Ayvalık merkez ve Cunda merkezde eski evlerin bütüncül bir makro planlamayla aşama aşama restore edilmesi (ortalama 1 yıl içinde) ve sokakların iyileştirilmesi hem iç hem de dış turizm pazarında Ayvalık’ı çok farklı bir konuma taşıyacaktır. Bu kültürel ürünü yerel mutfakla güçlendirdiğimizde Ayvalık kruvaziyer turizmin önemli bir uğrak noktası olacaktır. Üçüncü ev ödevimiz ise; turizmi kurallarına göre oynamak ve disiplinli bir anlayışla destinasyon yönetimi yapmaktır. Yani, turizmi bir kurallar bütünü olarak kabul etmek ve her alanda oto kontrolü sağlamaktır. Son olarak yapmamız gereken ise; Ayvalık’ı bu yönleri ile uluslararası turizm piyasalarında ve özellikle kruvaziyer turizmde reklam ve pazarlama çalışmaları ile öne çıkarmaktır. Bundan 4 yıl önce Ayvalık Belediye ve Ayvalık Turizm Geliştirme Birliği Başkanı Sn. Rahmi Gençer ve heyeti bu amaçla Miami’deki dünyanın en büyük kruvaziyer turizm fuarına katıldığında çok eleştirenler olmuştu. Ancak bugünden bakıldığında bu vizyonun doğru bir vizyon olduğu anlaşılmaktadır. Geç de olsa bu vizyonu için Sn. Başkanı tebrik etmek istiyorum. 35 yıllık bir turizm akademisyeni olarak (sektörü de bilen) şunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bu turizm türü Ayvalık’a kazandırılırsa Ayvalık halkı parayı koyacak yer bulamaz. Gerçekleşmemesi için bir sebep yok. Sadece siyasi kaygılarla hareket etmeden, turizm ortak paydasında buluşmamız gerekiyor. Sanırım böyle bir ortak paydada buluşabiliriz. Sağlıcakla kalın.
Faydalanılan Linkler;
https://yoldaolmak.com/mykonos-gezilecek-yerler.html
https://www.discovergreece.com/tr/greek-islands/cyclades/santorini