Oleaceae familyasından olan zeytinin, adının kökeni Yunanca elaia, Latince olea’dan gelir. Boyu 2- 10 metre arasında değişen ancak 15-20 metreye kadar da çıkabilen bir bitkidir. Meyveleri önceleri yeşilken Ekim-Kasım aylarında morarıp olgunlaşır. Genellikle 300-400 yıl gibi uzun ömürlü bir ağaç olan zeytinin 2000 yıl yaşayanları olması onun olasılıkla kuraklıktan etkilenmeyen bir bitki olmasındandır. Zeytin, milattan on bin yıl öncesine kadar Doğu Akdeniz havzasının doğal bitki örtüsü sayılmaktadır. Ancak son araştırmalar kesin olmamakla birlikte zeytinin, milattan önce yaklaşık 12 bin yıl öncesinde Akdeniz’in batısındaki 3 varlığına dair ele geçen fosillerin yabani zeytin dalları olduğunu destekleyen verileri sunmaktadır. Zeytin ağacının anavatanı Güney Ön Asya olarak kabul edilmektedir. Bölge, günümüzde Doğu Akdeniz ile ülkemiz sınırları içerisindeki Hatay, Gaziantep ve Kahramanmaraş dolayları olarak kabul edilir (http://dergiler.ankara.edu.tr /dergiler/26/ 1748/ 18573.pdf)
Zeytin ağacının insanlık tarihindeki yerini kavrayabilmek için 40 bin yıl öncesine kadar uzanmak gerekiyor. Zeytin ağacına ilişkin elimizdeki en kayda değer veri, Santorini Adası’nda yapılan arkeolojik çalışmalarda elde edilmiştir. Bu çalışmalarda 40 bin yıllık zeytin yaprağı fosillerine ulaşılmıştır. Aynı zamanda Kuzey Afrika’nın Sahra Bölgesi’nde gerçekleştirilen arkeolojik çalışmalarda da MÖ 12 bin yıllarına ait zeytin ağacı bulgularına rastlanmıştır. Bilim, zeytin ağacının tam olarak ne zaman ve nerede oluştuğuna dair bir açıklama getiremese de mitoloji buna kendince şöyle bir açıklık getirmiştir; ‘Antik Yunan’da tanrıların başı Zeus, insanlığa en değerli armağanı veren tanrı ya da tanrıçanın yeni kurulan şehrin hükümdarı olacağını vaat etmiştir. Bu haberi duyan deniz tanrısı Poseidon ve bilgelik tanrıçası Athena büyük bir mücadeleye girerler. Poseidon, insanları keşfedilmemiş, uzak diyarlara götürecek olan görkemli “Atı”; Athena ise insanlığa yüz yıllar boyunca bereket ve yaşam kaynağı olacak olan “Zeytin Ağacı”nı yaratır. İnsanların huzuruna sunulan bu armağanlardan ancak bir tanesi daha değerliydi ve şehir Zeytin’in gerçekten bir bereket kaynağı olduğunu kabul etmiştir. Bunun üzerine Athena’nın onuruna yeni kurulan şehre ‘Atina’ ismi verilmiştir. Yani aslında bizim bugün hayatımızın neredeyse her yerinde kullandığımız zeytin yeryüzüne bir armağan olarak gönderilmiştir’ (https://gaiadergi.com/mucizevi-zeytinin-mitolojik-hikayesi-ve-tarihi/).
Zeytin ağacı, yaklaşık 40000 yıl öncesine dayanan birçok efsaneye konu olmuş kutsal bir ağaçtır. Dünya üzerinde yetişen ve yetişmekte olan bütün ağaçların ilki olduğu söylenmektedir. Bu durumda zeytin yetiştiriciliğinin tarihi de ilk insanlara dayanmaktadır diyebiliriz. Zeytin, kutsal kitaplarda ve birçok efsanede yazılmıştır. Cennette iki tane ağaç olduğuna inanılır. Bir tanesi incir ağacıdır, gerçeği temsil eder, diğeri ise; hayatı temsil eden zeytin ağacıdır. İslamiyette zeytin dünyanın ekseni, zeytin dalı ise Hz. Peygamber’in sembolü olarak kabul edilir. Zeytin kutsaldır. Çünkü tanesinden elde edilen zeytinyağı, nur misali ışık kaynağını temsil eder. Bir başka inanışa göre; Hristiyanlıkta tufandan sonra biten ilk ağaç, zeytin ağacıdır. Tanelerinden elde edilen kutsal yağ öyle değerlidir ki, Yahudi krallar gibi Hristiyan rahiplerin de onunla kutsandığı bilinmektedir. Efsanelere göre Roma İmparatorluğu’nda zeytin hayatın anlamıdır. Antikçağ’daki olimpiyat oyunlarında zafer kazanan atletlerin başına zeytin dalından taçlar takıldığını hepimiz biliyoruz. Herkül’ün silahı da zeytin dalındandır. Hz. Davud, Abşalom’dan kaçarken Kudüs’ün doğusundaki Zeytinlik Dağı’nın yamaçlarına tırmanmıştır. Hz. İsa’nin son nefesini verdiği Gethsemani Bahçesi, bu dağın eşiğinde, çarmığa gerildiği haç bile zeytin ağacındandır. Akdeniz bitkisi olan zeytinin, Türkiye’de Doğu Akdeniz’den başlayarak Batı Karadeniz’e dek uzanan geniş sahil şeridimiz ile deniz ikliminden etkilenen iç bölgelere kadar oldukça geniş bir bölgeyi kaplayan yetişme alanı vardır. Zeytinin anavatanının Anadolu olduğu, buradan Yunanistan, İtalya, Fransa ve İspanya’ya kadar yayıldığı, birçok araştırmacı tarafından doğrulanmaktadır. Büyük İskender’in seferiyle zeytin Ege ve Akdeniz’e yayılmış, daha sonra Ege ve Akdeniz’i işgal eden Romalılar, Frigyalılar ve Fenikeliler bu kutsal ağaçla tanışmışlardır. Roma gemilerinin anforalar içinde Avrupa’ya taşıdıkları zeytin böylece dünyaya yayılmıştır. İzmir’in kuzeybatısında Çeşme yarımadasındaki Urla’da Klazomenai kentinde yapılan arkeolojik çalışmalarda 2500 yıllık tarih gün ışığına çıkarılmış ve MÖ.3000 yılında yapılan ve zeytinyağı üretiminde kullanılan ilk toprak kazan bulunmuştur (http://www.ozaydin.com.tr/kutsal.php).
Zeytinin ana vatanı konusunda bir başka tez ise; Suriye’nin, zeytinin anavatanı olduğu şeklindedir. Konu üzerinde farklı yorumlar yapılsa da zeytinin, M.Ö. 4000’lerde, ilk kez Samiler tarafından ıslah edildiği ve bir kültür bitkisi haline getirildiği düşünülmektedir. Bu nedenle en erken kullanımının da bu coğrafyada olması doğal bir sonuçtur. Yemeklerde, kurban törenlerinde, yakmak için lambalarda, saçın parlatılmasında ya da vücudun ovulmasında olduğu gibi birçok kullanım alanının varlığı bilinmektedir. Akdeniz’de zeytinciliğin yaygınlaştığını gösteren arkeolojik buluntular arasında yağ presleri, saklamada kullanılan kaplar, zeytin gösterimleri olan vazo ve duvar resimleri sayılabilir. Bunların yanı sıra ele geçen zeytin çekirdekleri de kazı alanlarından ele geçen buluntular arasındadır. Önceleri zeytinyağı ticareti ile başlayan zeytinin yayılma süreci daha sonra zeytin fidelerinin taşınması ile de hız kazanmıştır. Fenikelilerin ticareti ile başlamış olan yolda önce Mısır, Kıbrıs, Girit ve Anadolu yoluyla Yunanistan M.Ö. 700’lerde Kuzey Afrika’da Libya ve Tunus’a kadar yayılma sağlanmış ve böylece zeytinin yayılımı tüm Akdeniz coğrafyasını kaplamıştır. Anadolu’nun eski uygarlıklarından Hititlerde de zeytinin yetiştirildiği bilinmektedir. Zeytinyağı imalatının yapılması ise arkeolojik buluntular ve yazılı belgeler ışığında tespit edilmiştir. Antik Yunan mitolojisine göre tanrıların armağanı olan üç şey olmadan Yunan mutfağı düşünülemezdi: Tahıl, şarap ve zeytin. Tahıl, tanrıça Demeter’in; Şarap, tanrı Dionysos’un ve zeytin, tanrıça Athena’nın insanlara armağanıydı. Antik Yunan’da Athena (Roma’da Minerva) olarak bilinen tanrıçanın sembolleri arasında zeytin dalı bulunmaktadır. Mitolojiye göre Kekrops’un kurduğu Atina kentine Athena’nın isminin verilmesi iki tanrı arasında geçen bir yarışmanın sonucudur.
Antik dönemde Yunan ve Roma uygarlıklarının yemek kültüründe zeytin ve zeytinyağının önemli bir yeri vardır. Antik çağda zeytinyağının önemli bir kullanım alanı da tıptır. Koslu Hipokrates (M.Ö. 460-377) ve Pergamonlu Galenos’un önerdiği ilaçlar arasında zeytinyağı da yer almaktadır. Galenos’un zeytin ile ilgili görüşü mideyi güçlendiren ve iştah açan bir gıda olduğu şeklindedir. Ona göre zeytinin çeşitli şekillerde hazırlanan biçimleri vardır ancak mideyi güçlendiren ve iştah açan özelliğe uygun olan çeşidi sirke içinde saklanan zeytindir. Zeytinyağının tıp ile ilişkili bir diğer kullanım alanı ise masajdır. Celsus’un sağlık ile ilgili bir aktarımı zeytinyağının bu alandaki kullanımı hakkında da fikir vermektedir. Masaj yapılırken yağ kullanımı ise işlemi kolaylaştırmakta ve hastayı rahatlatmaktadır. Antik dönem tıbbı değerlendirildiğinde zeytinyağının merhem gibi ilaçların hazırlanmasında kullanıldığı, yara ve yanıkların tedavisinde ya da çeşitli işlemler sırasında kayganlaştırıcı olarak uygulandığı düşünülmektedir (http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/26/1748/18573. pdf)
Tarih boyunca, zeytin ağacına verilen değeri anlamak için, insanoğlunun ona umut, barış, zafer gibi anlamlar yüklediğini, hatta kimi toplumlarda ağacın ve meyvesinin kutsal sayıldığını bilmek yeterlidir. Yaşadığımız modern çağda altın sıvı zeytinyağı yeni bir statü kazanmıştır. Sağlık, lezzet ve saflık. Meyve suyu gibi tüketilebilen tek meyve yağı zeytinyağıdır. Koroner hastalıkları önlemekte önemli bir fonksiyonu olup, kemik gelişimi, beyin ve sinir sistemi üzerinde etkilidir. Kolesterol seviyesini düşürdüğü gibi, damar tıkanıklığını da engel olmaktadır. Yüksek kan basıncını ve diyabeti önlemektedir. Sindirim sistemini düzenleyerek gastrit ve ülsere engel olmakta, safra kesesi taşlarının oluşumunu önlemektedir. Anne sütündeki yağa eşdeğer tek nebati yağdır ve yiyeceklerimizin lezzetine de lezzet katmaktadır.
Dünyanın en önemli zeytinyağı üreticilerinden biri olan ve “zeytinyağlılar” kavramını mutfağında kullanan tek ülke olmasına rağmen, Türkiye zeytinyağı tüketiminde diğer Akdeniz ülkelerinin gerisindedir. Zeytin üretimindeki gelişmelerle birlikte son yıllarda zeytinyağı üretim miktarı ve kalitesinde de ilerleme kaydedilmiştir. 1995/96 sezonu öncesinde ortalama zeytinyağı üretimi 61 bin ton iken, bundan sonraki on iki sezonluk dönemde iki katına çıkarak ortalama 120 bin tona ulaşmıştır. 2013 yılında Türkiye’deki toplam zeytin ağaç sayısı 167.030’dır. Toplam üretimi 1.676 bin tondur. Bu rakamın 390 bin tonu sofralık, 1.286 bin tonu ise yağlıktır. Aynı yıl itibarıyla zeytinyağı ihracatı ise; 180 bin tondur (http://www.zmo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod= 23172&tipi=17&sube=0) .
Zeytin üretiminde Kuzey Ege Bölgesinde önemli bir yerleşke de Ayvalık’tır.1891 tarihli bir istatistiğe göre; Ayvalık’ın nüfusu 21.666’dır ve bu nüfusun 21.486’sı Rum, 180’i Türk‘tür. 1914 tarihli bir Fransız yıllığında ise; Ayvalık’ın nüfusu 30.000’dir. Bu tarihlerde; Ayvalık’tan zeytinyağı, balmumu, yerli ipek, tahıl, şarap, sabun ihracatı yapılmakta ve şeker, kahve, yün, pamuklu kumaş, hırdavat ve ham deri ithal edilmektedir. Fransa, Büyük Britanya ve İrlanda Birleşik Krallığı, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, İtalya Krallığı‘nın kentte konsoloslukları bulunmaktadır. Şehirde bulunan bankalar ise; Osmanlı Bankası, Atina Bankası ve Viyana Kredi Bankası’dır. 1803’de kurulmuş olan Ayvalık Akademisi (Gymnasion Kydonion) Avrupa’da da bilinen bir okuldur. Akademi ile birlikte kentteki matbaa, Ayvalık’taki canlı kültür hareketinin merkezleridir. Kentte “Krikis” isimli bir günlük gazete ile on beş günde bir “Haliko Astir” adında bir dergi çıkarılmaktadır. Ayrıca, kentte iki otel (Aivali ve Anatoli), içinde eczanesi de olan bir genel hastane ve bir cüzzam hastanesi de vardır. Makedonya’dan getirilen buğdaylar ve Hindistan’dan getirilen deriler işlenerek dünyanın çeşitli ülkelerine ihraç edilmektedir. Ayvalık’ta bu tarihlerde 90 bin dönüm zeytinlik bulunmakta ve yılda 12 milyon okka zeytin toplanmaktadır. Servet-i Fünun dergisine (1894) göre; kentte 7 zeytinyağı ve un fabrikası, 28 zeytinyağı değirmeni, farklı büyüklüklerde 26 sabunhane, 1 adet pirina fabrikası, 25 adet un değirmeni ve 40 adet tabakhane vardır. Üretilen sabunlar Rusya ve Balkan ülkelerine deniz yoluyla gönderilmektedir. Bu 26 sabunhaneden ismen tespit edilenler ise şunlardır ; Caldis Kardeşler, Cassapio (S.), Catsacoulis (A.P.) & Cle, Combouris & Psiroukis, Couyoumtzellis & Stavrides, Moraitelis (A.), Nicolaides Kardeşler & N., Gökkinis, Sovatzellis Christodolou & Clo, Stavrides (N.), Stroughilis (M.)s.
Cümlelerimi ünlü şair Nazım Hikmet’in Yaşamaya Dair başlıklı şiirinden bir kesit ve Egelilerin çok kullandığı zeytin duası ile bitirmek istiyorum.
‘Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, yaşamak yanı ağır bastığından’.
‘Herkese; zeytin ağacı kadar uzun ömürlü, zeytin kadar bereketli, zeytinyağı kadar sağlıklı bir ömür diliyorum’. Görüldüğü ve anlaşıldığı gibi; zeytin varsa hayat vardır.